GENÇ HAYAT DERGİSİ - SAYI: 25 (HAZİRAN 2020)

14 Çocukluk günleri… Bütün kardeşler, yıldız yorgan altında, köy damında yatardık. Doğru yatın, sağa sola fazla dönmeyin, sabaha kimseyi damdan düşmüş vaziyette görmek istemiyorum, diye tehditkar bir cümle savururdu babaannem. Fakat yıllar geçti. Çocuklar büyüdü, askere gittiler, evlendiler, hayata atıldılar. Fiziken büyümeleri, ev hayatlarına da yansıdı. Büyük evlerde kalıyorlar, 200-300 metrekare. Çok büyük yerlerde yaşıyorlar. Lakin sığmıyorlar. Oysa eskiden bir yorgana on kişi sığıyorlardı. Tek bir damın üzerinde sıra sıra dizilip yıldızları sayıyorlardı. Şimdi bir kişi, bir yorgana neden sığmıyor? Dahası bir kişi, bir eve neden sığmıyor? Daha da ötesi bir kişi, bir şehre neden sığmıyor? Geçmişe yönelik anlattığımız şeyler, hep içinde başka insanların da olduğu mutlu anlar zincirinin bileşimidir. Dar hayatlar, küçük çevreler ve küçücük çerçeveler… Bir arabanın içinde yolculuk yapan 4-5 arkadaş grubunun seyahat boyunca yaşadıkları maceralar… Çocukluğunda çamurdan pasta yapanların unutulmaz hatıraları… Hep içerisinde başka insanların da olduğu dar çerçevelerdir bunlar. Ve insan büyüdü. Kendi fiziksel gelişimiyle birlikte elindekilerde de bir büyüme görüldü. Artık daha büyük bir insan olarak daha büyük işlerin peşinde koşuyor, koşturuyordu. İstediğine de ulaşıyordu. Fakat beklentilerin aksi yönünde. Çünkü insan, konfor alanını artırmakla (metrekare, mal-mülk, büyüklük) ruhi konforunun da artacağını ümit ediyordu. Halbuki gerçek, bu yaygın kanaatin tam tersiydi. Mühim ve güzel olan, insanın diğer insanlar tarafından kabul görmesiydi. Yaşadığı çevreyi, kendi sosyal izolasyonu ile birleştirerek hakiki manada konfor alanını oluşturması gerekiyordu. İnsanın Sığınağı Seyhan Tunalı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=