GENÇ HAYAT DERGİSİ - SAYI: 24 (MAYIS 2020)

14 9 aylık güzel bir yolculuğa çıkmıştık. Hep söylenen, tekrarlanan, hatırlanan, bizden öncekilerden söz edilerek: “Bakın o da oradan geldi.” denilen bir eğitim, öğretim, tedrisat, kemâlât halkasında idik. Elimizde bavullarla her birerimiz farklı coğrafyalardan gelmiştik. Renkler farklıydı. Gözler farklıydı. Fakat kalpler… Kalpler aynıydı… Herkes aynı meşakkatli ilim yolculuklarından geçmiş, adeta imbikten damıtıla damıtıla İstanbul’da bir binanın çatısı altında toplanmıştı. Ben de o çatının altında toplananlardan biriydim sadece. Uzun yoldan gelmiştim. Yorgundum. Ancak muayyen bir vakitle hudutları çizilmiş; yeniden doğuşu temsil eden mukaddes günlerin her lahzasını dolu dolu yaşama arzusu, yorgunluğumu bastırıyordu. İlk günler, herhangi bir yere gittiğinizdeki ilk günler gibiydi. Alışma evresi, uyum sağlama süreci rutindi. Dolaplar, elbiseler, genel akış, umumî hatırlatmalar ve yeni tanışıklıklar… Birkaç hafta içerisinde sistem sağlanmış, dirlik düzen temin edilmiş ve taşlar yerine oturmuştu. Artık bu güzel ilim yolculuğunun ilk dersleri başlayacaktı. Herkesin sabit bir yeri olduğundan birkaç kez yanyana oturduğumuz insanlarla samimiyetimiz artıyordu. Yanımda oturan arkadaşımın mavi kaplıkla kapladığı kitabının ilk sayfasında pembe yapıştırıcı kâğıtla yazdığı not gözüme ilişti. Şöyle yazıyordu notta: “Hiç kimseye ve hiçbir işe karışma.” Çok tuhaf geldi bana bu not. Bir insan kendisine birçok mevzuda not yazabilirdi de böylesini daha önce hiç görmemiştim. Sordum: “Bu nedir?” diye. Kendisi için yazdığı önemli bir not olduğunu söyledi. “İyi de buna ne gerek var?” dedim. “Şimdi sana nasıl anlatayım ki? Zamanla anlayabileceğin bir durum; inşallah bu nota sadık kalırım da anlamazsın.” dedi. Söylediklerinden bir mana çıkaramadım. Ders de başlamak üzereydi. Konunun üzerinde fazla durmadan kitabıma yöneldim. Alt tarafı bir nottu benim için; ne diye böyle felsefî söylemlere girilmişti ki? Gel zaman git zaman, ortam ısındı. Herkes birbirini daha iyi tanımaya, hoş muhabbetler de artmaya başladı. Fakat o, sakinliğini koruyordu. Herkesle arasında belli bir mesafe tutmaya çalışıyordu. Belirli bir alan çizmişti sanki kendisine ve o alanda kendinden başkasına yer yoktu. Yaklaşmaya çalışanı güzel bir dille reddediyordu. Biraz alaka göstereni tatlı bir tebessümle geçiştirip kitaplarına yöneliyordu. Dervişane bir hayat benimsemeye çalıştığı, her halinden anlaşılıyordu. Her ne kadar kendini böyle soyutlamaya çalışsa, burada geçireceği kısıtlı zamanı çok iyi değerlendirmeyi hedeflese de aynı çatının altındaki konuşmalardan, ortak yaşam alanlarındaki bazı tuhaflıklarından kaçınamıyordu. İnsanların, bazı kimseler hakkındaki müspet- menfî söylemlerini duymamaya çalışıyor Huy Mücadelesİ Seyhan Tunalı

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=