GENÇ HAYAT DERGİSİ - SAYI: 21 (ŞUBAT 2020)

14 Kuyruk Elde Kalırsa... Şenol Genç yanına, çıkmışlar dağ yoluna. Hoca, istermiş ki çırağı da bilsin, av nasıl avlanır yerinde görsün. Kâh sıcağa düşmüşler yürüyerek, kâh serine; girmişler nihayetinde bir kurt inine. Bereket, kurt yuvasında yok imiş. Nasreddin Hoca’m, alnındaki korku terlerini silmiş. Derken, gelip girmiş kurt inine, daha bitmemişken gün. Kaçmaları artık değilmiş mümkün. Hoca, koşup tutmuş kuyruğundan. Eşindikçe kurt, göz gözü göremez olmuş tozdan. İmdad’ın gözüne toz kaçar, veremez anlam. Seslenir, “Bu toz da neyin nesidir ustam?!” Usta, imdadına koşmayan çırağına pek kızmış, bağırmış, “Neredesin bre haylaz, yetiş! Bir kuyruğu koparsa kurdun, o vakit sen tozu görürsün.” ayatta bazı şeyler var ki mühimdir, edilmez ihmâl. İhmâl edilmedikçe yaşanır en mükemmel hâl. Kötülük, bizden her daim uzak dursun. Gönül hanemize, hep iyilikler, güzellikler kurulsun. Bunun için de gerek biraz gayret, biraz çalışmak. İşte o zaman pek güzel, pek tatlı olur yaşamak. Bir an olsa bile kötü şeylere verilmemeli aman. Yoksa kuyruk elde kalır, ortalık olur toz duman. Sırası gelmişken sözümün bu yerinde... Bir kıssa anlatayım, evvel zaman içinde… Nasreddin Hoca’nın bir çırağı varmış; adı İmdad. Pek güzel çalışır, her işi edermiş âbad. Bir gün almış bunu H

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=