GENÇ HAYAT DERGİSİ - SAYI: 12 (MAYIS 2019)

ZEKÎ Zekî ( ذكى ) “serîü’l-intikal, zihni keskin” manasına gelir. Bu kelime ile “temiz, sâlih, müttakî” demek olan zekî ( زكى ) lafzı, birbirinden ayrılmalıdır. Tasavvufta nefsin mertebeleri arasındadır; nefs-i zekiyye, nefsini terbiye edip, her türlü kötülükten temize çıkaranlara denir. Nefsini tezkiye etmek, tabiri de bu kökten gelir. DENK Dirhemin dörtte birine eşit bir veznin, ölçünün ismidir. Farsçada dânektir. ERZEL-İ ÖMR Yazarlardan birisi, makalesinde savaş zenginlerinden bahsederken bunların savaş yıllarında her nasılsa kazandıkları serveti telef ederek son zamanlarını “erzel-i ömr” içinde yaşadıklarını yazar. İfadesinde erzel-i ömre “yoksulluk ile geçen ömür” manası verir. Bu, büyük bir galat ve hatta hatadır. Erzel-i ömr, Kur’ân-ı Kerîm’den iktibas edilmiştir. Erzel-i ömr “bunaklık” demektir. İnsan çocukluk zamanlarındaki gibi kuvvetten düşüp pek düşkün bir hale gelir. Müfessirler buna “Kimi yetmiş beş yaşında, kimi seksen yaşında, kimi de doksan yaşında başlar.” diyor. Bir manası da öğrendiği bütün bilgilerin ve ilimlerin kendisine fayda vermediğini gördüğünde ömür, hiçbir şey bilmeyen çocuğa döner. KARPUZ Kavuna benzeyen ancak ona nispetle daha müdevver/yuvarlak, içi ekseriyetle kırmızı ve pek sulu olan meyvedir. Farsçada ( خربزه ) harbuz, harbuza denilir; ondan galattır. Yunancada da “karpos” diye söylenir. Karpos; her türlü meyve, mahsul vermek manasındadır. Sarısına ve başka renkte olanlara kovun denilmiştir. Kavunla beraber ikisine “bostan” da denilir. Atma, Lazım Olur Karşınıza dondurma kutusunda sarma çıkarsa şaşırmayın. İnsan bu döngüye bir başladı mı vazgeçemiyor. Muhabbet çayla gelişir. “Çay içini ısıtır hararetini alır.” Ama o dere manasındaki soğuk çay olmasın. Ancak “içini ısıtır” cümlesi bildiğimiz demlik çay kokuyor. Muhabbet ilerlemeyince “Ben akşam ne yediğimi hatırlamıyorum.” cümlesi ortaya yuvarlanır. Meyve ikram edilir. Elma soymaya kalkarsın. “Vitamini kabuğunda.” nidası yükselir. Yıkayayım dersin “Suyu açıp kapatarak kullan.” alarmı çalar. Gözler tavana kayar. “Işıklar neden açık?” En sonunda buzdolabında dondurma aranır. “Bunu buraya kim koydu denilir.” Annenin sesi yükselir: “Dondurma değil o, sarma var onda.” Sarmalar mideye nakledilir. Kap, elde kalır; cümle gelir. “Atma o kabı lazım olur, belki çiçek dikeriz.”

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=