GENÇ HAYAT DERGİSİ - SAYI: 13 (HAZİRAN 2019)

14 TANDIR Tennur’dan galattır. Bu kelimenin aslı ve sahihi, Arapça “tennûr”dur. Fırın, özellikle kilden yapılan kuyu şeklinde fırın manasındadır. Hazreti Nuh Aleyhisselam’ın kıssası anlatılırken Nâsırüddîn Rabgûzî’nin Kısasü’l-Enbiyâ eserinde (sene 1310), “Tennûrda etmek bişürür de tennûr içinde suw çıktı.” şeklinde geçer. Tandır kebabı, kuyu şeklindeki fırında üstü örtülerek, buğu ile pişirilen kebaptır. BİT PAZARI İçinde eski eşyaların satıldığı yerdir. Aslına “Bât” pazarı da denmiştir ki Arapçada “zayıf, ahmak, sarhoş” gibi manaları da olsa hiçbir mana ifade etmediğinden avam gibi “bit pazarı” şeklinde yazılmasını Şemseddin Sami Bey tavsiye eder. Ancak Arapçada “bât”ın asıl manası “kat’î” demek olduğundan “bât pazarı”nda satılan eşya ise bey‘-i bât ile yâni kat’i, kesin pazarlıkla satıldığı için alışverişten kat’i surette dönülemezdi. Ondandır ki “bât pazarı” zamanla halk arasında bit pazarı şeklinde galatlaşmıştır. BÖBREK Doğrusu böğerek olup Türkçedir. Hatta halk arasında “bölek, böğrek tutmak” tabiri meşhurdur. Yazın hayvanları rahatsız eden bir tür sineğe de bölek derler. Ancak ikisi farklıdır. Bir şey kovalarken yakalamaya çalışanlara; çok koşmaktan, nefesi daralan ve yorulanlara “böğrek tutmak” söylenir. Yani böbreklerim yorulana kadar demektir. Eğer birisinin hızlıca kaçtığı ve terk ettiği görülürse sinek manasındaki “bölek tutmuş gibi” kaçıyor, denilir. PEK Aslı, Çağatayca “berk”tir. “Sağlam, kavi, muhkem” manasındadır. Berkitmek, sağlamlaştırmaktır. Pek; çok, gayet, ziyade manasında sıfatların evveline dahil olur ve mübalağa beyan eder. Misal; pek iyi, pek güzel, pek başarılı, pek tabii… ZAMANE GENÇLERİ, ANLAMAK ZOR Genç; hazine demek, önce bunu not edelim bir kenara. “Anlamak” ise öyle hemen kolay değil. Bırak gençleri şimdi. Sen kendini anlayabildin mi? O gençlik hazineni nerede harcadın? Belki de bu sitemkâr klişen, kendi gençliğinin bir pişmanlık alameti farikasıdır. Anlamak deyince “hatırlamak” devreye girer ve zamanı bir elek gibi süzer. Hani o genç vaktinde, kanı deli canı yel yapıp koştun, su gibi akıp geçtin ya. İşte o zaman ihtiyarları anlayabilmiş miydin ki… Sen hiç genç olmadın mı? Bu kesin, oldun. Ama hep geç kaldın; bunu hissettin. Gelin orta yolu bulalım; bizde yaşlanma olmaz, yaş alınır. Kendi zamanını anladıysan, zamane gençlerini de anlarsın. Zaman aynı zaman; yaşlanmaz çünkü. İnsanın gönlü ihtiyarlamasın, olgunlaşşın yeter ki, yoksa Hazreti Nuh (a.s.) ömrü yaşasa, demirden pabuç giyip alemi devran etse “anlamak” ona her yaşta uzak kalır.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=