GENÇ HAYAT DERGİSİ - SAYI: 08 (OCAK 2019)

3 Yumuşak beyazlık, poşetle veya leğenle cızzz diye kayılan günleri anımsamak, şimdiki kayak faaliyetlerine bakarak gülümsemek, atkı-bere- eldiven, ağızdan çıkan buhar, kartopu savaşı, kar tatili, karda kayan arabalar, yürüyüş dengesini tutturamayıp düşen insanlar… Şöyle bir bak ufka doğru! Kar; tabiatın giymiş olduğu bir gelinlik adeta. Her pencereden ortak izlenebilen adaletli ve güzel bir manzara… Yine de büyük-küçük demeden dağlarda kayak yapmak, kara temas etmek, hatta poşetle sokak aralarında kaymak, karlı havada içilen çay ya da kahvenin lezzeti tarif edilemeyen duygulardan. Olsun! Her ne kadar haber sitelerinin ve meteorolojinin 3-4 ay popüler gündemini oluştursa da özlemle beklenen bir yağış türüdür, kar. Mutluluk, bu kadar yakınken neden kayak merkezlerindeki pahalı otel odalarında aranır? Pencereni aç, hafif hafif yağan kar tanelerini izle. Elini çıkar dışarı, kar dokunsun tenine. Aman haaa, dikkat etmeyi de unutmayınız! Sokakta yürürken her an düşebilir, bir yerinizi incitebilirsiniz. Hatta o an bir haber kanalı sizi çekebilir. Akşam “80 milyoooonnn” size gülebilir. Yalnız, asude yağan bu kar, kimini mest ederken kiminin de üşümemesi için üzerine kıyafet oldu. Evet, manzara güzel; ama içerden… Aynı zamanda bir yaş indeksidir kar. “Oleeeyyy! Yarın okullar tatil.” demek yerine, trafiği aşıp işe nasıl varacağını düşünüyorsan, maalesef büyümüşsün demektir. Sadece bu mu? Sert ve soğuk hava, titreyen vücut, karıncalanan el, simsiyah kömür, sokakta kalan kimsesizler (insanlar, hayvanlar) artan doğalgaz faturası, yorganın altına-üstüne battaniye… Zaten kayak merkezlerinde dolup taşan rezervasyonlar, artan gecelik oda ücretleri, insan kalabalığı, çekilen yol zahmeti… Pişmanlık üstüne pişmanlık… Hacı Bayram Nebioğlu

RkJQdWJsaXNoZXIy NTY0MzU=